Bir eş gittiğinde, giden sadece aynı evi paylaştığın adam değildir…Bir ömürlük hikâyenin yarısı da onunla gider

Dünya
Bir eş gittiğinde, giden sadece aynı evi paylaştığın adam değildir…Bir ömürlük hikâyenin yarısı da onunla gider.
Beraber kurulacak sofralar, “bir ara gideriz” denilen geziler,
yastığa baş koymadan önce edilen o küçük sohbetler…
hepsi bir anda susar.
Bir eş gittiğinde, evin sesi değişir.
Yatak büyür, odalar soğur.
Fincanlar yerinde durur ama biri bir daha dolmaz.
Dolapta duran gömleğinin kokusu,
her gün biraz daha silinir —
sanki o da gitmek ister gibi.
Ev sessizleşir… ama o sessizlik, sessizlik değildir.
Kapının eşiğinde, çaydanlığın buharında,
hala onun nefesi dolaşır gibi olur.
“Hanım” diye seslenişi, kulağında yankılanır.
Sen farkında olmadan ona cevap verirsin,
sonra durup ağlarsın.
Bir eş gittiğinde, insanın içinden bir hayat sökülür.
Sana her gün “dinlen biraz” diyen,
“soğutmadan ye” diyen,
sırf sen güldün diye mutlu olan o adam yoktur artık.
Eksik kalan sadece bir kişi değil,
bir “biz” hâlidir.
Birlikte yaşlanmanın, aynı yastığa baş koymanın,
aynı duaya “amin” demenin huzuru yok olur.
Ama anılar kalır…
Beraber çekilmiş fotoğraflar,
fincanın kenarında dudağının izi,
ve senin hâlâ içinden ona söylediğin cümleler.
O yüzden… hâlâ yanındaysa,
bugün sarıl ona.
Ne hissediyorsan söyle.
“Zaten biliyor” deme.
Bir gün gelecek, o sesin yankısı bile hasret olacak.
Çünkü bazen “yarın” dediğin şey,
hiç gelmez…
ve o zaman, bir ömürlük “keşke” olur.
MM.AZ